Üniversitemiz Gazi Eğitim Fakültesi tarafından düzenlenen bilim konferanslarının dördüncüsü, “Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımında İleri Teknikler” adlı etkinlik çevrim içi olarak gerçekleştirildi. Konuşmacı olarak Üniversitemiz Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi (DEMAR) Müdürü Prof. Dr. Abdussamet Arslan’ın yer aldığı etkinliğe, Gazi Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Serkan Koşar ve konuklar katıldı.
Konuşmasına depremin tanımını yaparak başlayan Prof. Dr. Arslan, “Deprem, bir fay düzlemi boyunca yer altı hareketleri veya volkanik faaliyet nedeniyle dünya yüzeyinin algılanabilir seviyede sarsılmasıdır” dedi. Depremin, yer kabuğundaki ani enerji salınımının bir sonucu olduğunun altını çizen Arslan, “Deprem, sismik dalgalar yaratır bu da yerin ve üzerinde duran yapıların sallanmasına neden olur. Bu sallanmanın özelliklerine bağlı olarak zeminde çatlaklar, yarıklar ve oturmalar oluşabilir. Sarsıntı ve zemin hasarı binalarda ve diğer rijit yapılarda ciddi hasarlar oluşturabilir” diye konuştu.
Olası can kaybı riskini azaltmak için yapı mühendislerine ciddi bir sorumluluk düştüğüne işaret eden DEMAR Müdürü Abdussamet Arslan, “Depreme dayanıklı tasarımın amacı, kuvvetli deprem sırasında yer hareketinin etkisine dayanabilecek ve yıkılmayacak binalar yapmaktır” dedi. Türkiye’de ortalama ayda bir depremin meydana geldiği bilgisini veren Arslan, kısa bir süre İzmir ve Elazığ’da meydana gelen yıkıcı depremlerle vatandaşlarımızı kaybettiğimizi söyledi.
Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Depremleri önlememiz olanaksızdır. Depremlerin afete dönüşmesini engellemek ise elimizdedir. Büyük ve şiddetli depremler sonrasında ölü sayısını ve tahribatının çapını azaltmak mümkündür. Dünya tarihinde meydana gelmiş en büyük 10 depremden ikisi ülkemizde meydana gelmiştir. Teknik olarak binaların depremlerden zarar görmesini engellemek mümkün. Fakat bu ahlaki ve ekonomik bir sorunudur. Dolayısıyla buradaki sorun teknik değil.”
Binaları deprem hasarlarından korumak için ileri tasarım yaklaşımlarının dünyada benimsenmeye başladığını aktaran Prof. Dr. Arslan, konuşmasını şöyle tamamladı: “Bu yaklaşımlar bina temel izolasyonu ve yapıya etki eden sismik enerjinin azaltılmasıdır. Bu teknikler geçen yüzyılın ikinci yarısında gündeme geldi. Türkiye’deki hava terminal binaları ve şehir hastaneleri bu ileri tekniklerle inşa edilmektedir. Koruyucu sistemler pasif, hibrid ve aktif koruyucu sistemler olarak üçe ayrılmaktadır.”
Konferans, soru-cevap etkinliği ile sona erdi.
Görüş, istek ve değerlendirmelerinizi bize iletin.